Haber Detayı
2019-01-07 13:00
Topun neresindeyiz?
Ah şu dilimizi kullanabilsek
Topun neresindeyiz?

Futbolla ilgili olarak belki de dünyada en çok yorum yapılan ülkelerden biriyiz. Memleketteki gönüllü teknik direktör sayısı milyonlarla ifade edilebilecek düzeyde. Ancak konuşulanların ne işe yaradığı konusunda büyük bir belirsizlik var. Daha ilginç bir nokta da bu konuşmalar sırasında söz, kavram ve deyimlerin doğru kullanılmasına pek özen gösterilmeyişi. Örneğin, dilimizde “yenilgi aldı” diye bir ifade kullanılamayacağını kimseye anlatamıyorsunuz. Yenilmek, kaybetmektir. Bunu almak nasıl olabilir, diye düşünmeye kimse gerek görmüyor. Aynı yanlışı herkes tekrarladığı için sanki doğruymuş gibi görünüyor. Ya da doğrusunu söyleyen yadırganıyor. Üstelik, sadece yenildi demek bile durumu doğru anlatmaya yeterken bu yanlıştan asla vazgeçilemiyor. (Yeri gelmişken sonuçlarla ilgili doğru ifadelerin, galibiyet alınır, berabere kalınır, yenilgiye uğranılır şeklinde olması gerektiğini de hatırlatalım.) Sayfalar dolusu anlatılabilecek yanlışlar içinde son zamanda en yaygın olanı, “topun arkasına geçmek” şeklindeki bir laf! Bununla kastedilen, topu kaybeden takımın hemen savunma yapacak pozisyona geçmesi. İyi de, bu durumda topun arkasına değil, karşısına geçilmiş olduğuna kimse kulak asmıyor. Aslında topun arkasındaki, önündeki, yanındaki, sağındaki-solundaki gibi kavramları kullanmak yersiz çünkü birşey anlatmıyor. Ancak ille de topun arkasındaki birinden sözetmek gerekiyorsa, o oyuncu, topa vurmak üzere olandır. Kolaylıkla gözünüzün önünde canlandırabilirsiniz: İster duran top isterse hareketli bir pozisyon olsun, topa vuracak olan, onun arkasındakidir. Savunma yapacak olan da topun arkasında değil karşısındadır. Bu kadar basit bir gerçeği doğru ifade edemeyen insanların futbol yorumcusu olabilmesi ise memleketin sayısız talihsizliği içinde aslında pek de üzerinde durmaya değmez bir noktadır. Orasını bilmiyor değilim. Ancak bu yanlış kavramın sürekli kullanılması ve olağanüstü yaygınlığına tek kişinin bile itiraz etmeyişi, insanı öfkelendiriyor. Yorumculuk, sözle yani dille yapılan bir iş. O işi yaparken yorumcunun anadiline kulak asmayışı ancak bizim ülkemizde rastlanabilecek türden bir vurdumduymazlık. Allah uzun ömürler versin Halit Kıvanç ağabeyimize kadar spor spikeri ve yorumcuları aynı zamanda birer dil ustası idi. Çünkü ustalarından bunu görmüş ve öğrenmişlerdi. Yaptıkları işin gerektirdiği özenin farkındaydılar. Yakın zamanlara kadar özellikle TRT bu konudaki özenini sürdürdü. Ancak son 20-30 yılda çok hızlanan bir yozlaşma sürecinin içindeyiz. İşin bir başka önemli boyutu da şu: Sağlam bir fikri olan insan, bunu doğru kavramlarla anlatmayı da önemser. Bizim yorumcularımızın büyük bir bölümü ortalama gevezeliklerle vaziyeti idare eder durumda olduğundan haliyle kavramların doğru kullanılmasına filan da kulak asmıyorlar. Eh, böyle şeyler zaten vatandaşın da çok umurunda değil. Onlar böyle yaşayıp gidiyor. Azabı da benim gibilere kalıyor.

Etiketler: Ahmet Çakır Spor Sporvitrini.Com