Haber Detayı
2020-07-08 13:00
Şov devam etmeli..
Büyük olmak buysa eğer
Şov devam etmeli..

Ünlü Queen Grubunun solisti Freddy Mercury, Show Must  Go On isimli şarkısında kah ağlayarak, kah haykırarak herşeye rağmen gösteri devam etmeli diyordu.

Şarkının nakaratının Türkçesi; Gösteri devam etmeli İçimde kalbim kırılıyor Makyajım dökülüyor olabilir Ama gülümsemem hala yerinde Eserde şov, muhtemelen sahne sanatları (konser, tiyatro, müsamere) için söylenmişti.

Bizim tutkun olduğumuz futbol da artık bir şova dönüşmüş ve en fazla seyirciyi toplamaktadır.  

 

 Mağduru oynama sanatı… 

Şov devam etmeli. Ediyor zaten. Tıpkı şarkıda olduğu gibi.

Yapılan haksızlıklardan dolayı kalbimiz  kırık, büyüklüğümüzden ödün vermemek için sadece gülümsüyoruz. Yapacak bir şey yok diye ağlamamız gerekirken bu işleri yönetenler herşey kendilerine yapılıyormuş gibi mağduru oynayıp, daha fazla başarı elde ediyor.

Bu durumla ilgili olarak büyük başkan Aziz Yıldırım, “Önemli olan mücadeleden vazgeçmemektir” derdi.

Bir kez vazgeçmek istedi. 2006 yılında Denizli’de  elinden alınan şampiyonluktan sonra. İki yıl ardı ardına şampiyon olmuş, son maçta skandal bir gösteriyle üçüncü şampiyonluğa izin vermediler…

Korkmakta haklıydılar. Sonraki iki yılda da şampiyon olan Fenerbahçe beş yılla mevcut dört yıllık rekoru eline geçirecekti.

İstifa etmemesi için Bağdat Caddesini başından sonuna kadar dolduran taraftarı kıramadı. Kimse de kıramazdı zaten. Haksızlığa uğramış, kalbi kırılmış, karşılıksız saf bir sevgiyle orada toplanan bu görkemli koro; Taraftarız biz çekeriz cefa Büyük başkan bizi bırakma! Diye adeta yeri göğü inletti. “Gösteri devam etmeli!” dedi O yıl şampiyonluğu alan Galatasaray, kurduğu Fenerbahçe karşıtı sistem, siyasi iktidar ve yandaşı tarikatlar da bundan çok rahatsız oldu. Dönem olarak hiçbir parti veya sivil toplum örgütü böyle bir kalabalığı toplayamamıştı.

Korktular, “Düzmece  bir gösteri” dediler. İtibarsızlaştırma kampanyası ve baskıyı artırdılar. Tribünlerde, “Herkes haddini bilecek!”, “Darağacında olsak da son sözümüz Fenerbahçe!” gibi pankartlara  pek anlam verilmedi. Taa ki 3 Temmuz 2011 de içeri alınırken “Ne şikesi, memleket elden gidiyor” diyene dek. Ergenekon, silahlı çete davasından şike davasına geçtiler.

 

 Hesaplar belli… 

Aziz Yıldırım, içeri alınmadan Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığına Mehmet Ali Aydınları getirdiler. Başkan vekili Lütfi Arıboğan (bir sonraki dönem Galatasaray başkan vekili), TFF UEFA Delegeleri Levent Bıçakçı ve Mehmet Helvacıoğlu (ikisi de Galatasaray kongre ve eski yönetim kurulu üyesi) yardımlarıyla polis tutanaklarını mahkeme kararı gibi göstererek şampiyonluğu almak, Fenerbahçe’yi ve Aziz Yıldırım’ı yok etmek istediler.

Kalbinde üç stendi, 300 şekeri ve eşinin hamile olmasını bile düşünmeden mücadelede pes etmedi. İçeriden kulübü yöneterek birliği korudu, suçlamaları reddetti.

Beşiktaş kazandığı kupayı geri verip yargılanmaktan kurtuldu. Şampiyonluğu vermedi ancak Şampiyonlar Ligi’ne Trabzonspor’u gönderdiler. Oluşturdukları play off’lu ligde önce  17 takım ve her hafta motivasyonu bozacak ceza senaryolarına karşı ikinci oldu. Dörtlü finalde, üçe karşı tek başına finale kaldı. Kadıköy’de Galatasaray’la golsüz biten final maçında Cüneyt Çakır, Semih’in nizami golünü vermedi. Böylece şampiyonluk bir biçimde gasp edildi.

Fatih Terim burada da şovunu yapabilmesi  için cezasını bir sonraki yüzyıla erteletmişti. Stad dışında kulübü bağlamayan provakatif terör gösterileri vardı. Terim, şampiyonluk kupasını burada alıp orta noktaya bayrak dikmek istedi. Seyirciyi tahrik edip hazırda bekleyen emniyet güçleri  ile çatıştırdılar. Gaz bombaları, fişekler, tribünlerde yangınla çok rezil bir gösteride, ‘Aziz Yıldırım’ın içeride olmasının nedeni işte bu’ demeye getirdiler.

Abdurrahim Albayrak soyunma odasında ağlayarak telefon açtı. “Başbakanım kupamızı burada almak istiyoruz” dedi. Kupayı başbakan emriyle orada aldılar. Soyunma odalarının duvarlarını süsleyen fayanslara “Gerçekleri tarih yazar. Tarihi de Galatasaray” yazdılar. Herkes adını yazıp imzaladı. Çekilen resimlerle hatıra tişörtleri taraftara giydirip Fenerbahçeyi ve gönül veren taraftarını aşağılamak istediler. “Siz bizim orada kupa alamazsınız ancak biz alırız” mesajı verdiler. Bakın duvarlardaki fayanslara tarihi siz yazdınız. Ancak gerçekleri de ben size yazıyorum.

 

 Tablo birçok şeyin ispatı 

Bir sonraki sezon TT Arena’daki ilk Galatasaray - Fenerbahçe maçında tribün animasyon teması şöyleydi; Mayıslar bizim. Fenerbahçe Stadı’nda yangın, taraftar kafasını tutarak ağlıyor. Yanda Galatasaray taraftarı, aslanla kupayı kaldırıyor.

İstanbul’un Fethi 1453 temsili. Ortada Fatih Terim ve fedailerini  tanımaya çalışırken, üçüncü boyuta boksör karakteri  yükseliyordu. Yanımdaki  spor yazarı arkadaş, “Rocky Mayıs’ta  mı şampiyon olmuştu?” derken, korkunç bir alkış koptu. “Yok yahu Rocky, Pensilvanyalı bir boksör. Ne alakası var” dedim. “Sen de hiçbir şey bilmiyorsun. Fetullah Gülen, orda yaşıyor ona teşekkür ediyorlar” deyince beynimde elektrik kesildi sanki. O kadar kötü oldum ki, ağır küfürler yediğimiz Galatasaray türbinleri karşısında bile, kendimi hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. Karşımdaki tablo, resmen işin içinde olduklarının ispatıydı.

O sırada henüz 15 Temmuz 2015 olmamıştı. Kulübün değerleri, milletvekilleri eski futbolcuları tarikata bağlılıklarını yalanlamıyordu.

15 Temmuz’un ardından Galatasaray başkanı Duygun Yarsuat hükümetin basın sözcüsü gibi durup dururken, “Ebedi dostumuz Fenerbahçe’ye yapılan şike suçlamasını devletimiz değil Fetullahçılar yaptı” dedi. Başkanım iyi de, sana gelene dek tüm başkanlar, yönetici ve medya savcı gibi şikenin doğru olduğunu savunuyordu…

 

 Arşivleri tarasınlar… 

Açın tüm arşivleri tarayın. Kumpas davaları düşünce, animasyona cevap son Fenerbahçe Galatasaray maçında verildi. Sekiz yıl sonra türbindeki animasyonda, Rocky’ye Muhammet Ali yumruk atarken canlandırıldı. Galatasaray bundan rahatsız olduğunu suç duyurusunda bulunacağını açıkladı ancak hiçbir şey çıkmadı. Buna izin veren Başkan Ali Koç’un emeğine sağlık.  Aziz Yıldırım’a karşı kazandı ve onun çizgisinde mücadeleye devam ediyor.

Ona helal olsun. Galatasaray’ın atanmış başkanı Mustafa Cengiz geldiği günden beri kaşı gözü oynayarak verdiği beyanatlarda kendi kendisiyle çelişiyor. Sistemin paydaşları Trabzonspor, Başakşehir, Galatasaray ve Sivasspor’un şampiyonluk  kapışmasında siyasiler devreye girdi. Basında çıkan gürültüyü Cumhurbaşkanı hemen bastırdı. Ertesi gün Mustafa Cengiz TV deki açıklaması; “Spora siyaset karıştırmayın. Karıştıran bedelini öder. Federasyon bize adil davranmıyor ama devletimize olan saygıdan şikayet etmiyoruz, Cumhurbaşkanımızın dediği gibi şampiyonluk için herkes sırasını bekleyecek. Biz çok zor şartlarda şampiyonluklar elde ettik. Bu nedenle en büyük biziz”…

 

 Rüyalarında göremezlerdi 

Geçtiğimiz yıl İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını ilk seçimde Binali Yıldırım kazansa GS şampiyonluğu rüyasında bile göremezdi.. Başkasının hakkı olan şampiyonluğu almak için böyle büyük organizasyonları yapmakta en büyüksünüz. Bu konuda size yetişmek mümkün değil.

Topu topu Fenerbahçe’den üç kez fazla şampiyonluğunuz var. Yukarıda anlattığım son maç kumpaslarına Bursa’yı şampiyon yaptığınızı da eklersek eşitleniriz. İki tanesini  siz aldığınız için şimdiki tablo ters bile döner.

Tüm branşlarda Fenerbahçe’nin ulusal ve uluslararsı şampiyonluklarını engellemede en büyüksünüz. Şampiyonluk istatistiklerini de başka bir yazıyla en kısa zamanda size sunacağım.

 

 Fenerbahçe umuttur 

Fenerbahçe, Türkiye Cumhuriyetinin yılmaz bir bekçisidir. Bu konuda taviz vermez. Şampiyonluk ve paraya biat etmez. Başkanını feda etmez. Rakiplerine şike ve suikast düzenlemez. 

En büyük sivil toplum örgütüdür.  Hiçbir şartta mücadeleden kaçmaz. Atatürkçüdür. Adalet için Anıtkabir’e bir milyon beş yüz bin kişi toplayabilecek bir güçtür. Umuttur.

Fenerbahçe Kulübü, Kuvayi Milliye ruhuyla başından itibaren mücadeleye katılmış Atatürk’ün izinden bu günlere dek gelmiştir. Dileğimiz meclis ve kulübün Atatürk yolunda sonsuza dek var olmasıdır.

Geride bıraktığımız 23 Nisan’da yüzüncü yılını idrak eden Türkiye Büyük Millet Meclisi çok daha görkemli bir şekilde kutlanmasını Covit19 karantinası maalesef engelledi. Kutlamaları daha çok medya üzerinden izledik. 23 Nisan’da geleneksel olarak çocuklar liderlerin koltuğuna oturur ve bir günlüğüne o makamı temsil ederler. Böyle bir günde Galatasaraylıların yaptığı bir paylaşıma dikkatinizi çekmek istiyorum; Başlık: Bugün Fenerbahçeliler Günü. Altta FB forması ve armanın üzerinde  dört yıldız. Formanın altındaki yazı: Büyükler küçüklerine bir günlüğüne koltuğu bırakır! Böyle bir itibarsızlaştırmayla büyüklük taslamak sizi daha da küçültür.

Meclisi yok etmek isteyen yobaz zihniyettekilerin yönettiği Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi takımları hep Fenerbahçeyi engelledi. Meclisin kuruluş gününde böyle bir konuyla büyüklük yarışına girmek Galatasaray’ın haddine bile düşmez.

Şampiyonluk, finansal destek, stadyum inşaatı için siyaseti Türk futboluna sokacaksın, MİT, derin devlet, belediye, federasyon, hakem kurulunu, UEFA’yı kullanacaksın, şike kumpas davasında kurduğunuz sistem ve FETÖ’yle ortak çalışacaksın, sonra da sıkılmadan en büyük biziz diyeceksin…

 

 General Harrington ne demişti? 

Padişah zamanında da ‘Fransız ekolü’ diye bir ayrıcalığı vardı Galatasaray’ın. Diğer Türk kulüpleri, Kuvayı Milliye’ye adam ayarlıyor diye top oynamak yasaklanmıştı.

İstanbul işgal kuvvetleri komutanı Harrington, “Savaşı kaybettik bari Türkleri futbolda  yenelim” diye kendi adına bir kupa koydu. En iyi Türk takımıyla İngiliz İşgal kuvvetleri karmasını karşılaştırmak için ilan verdi. Teklifi Fenerbahçe kabul etti. Maçı 2-1 kazanıp General Harrington kupasını aldı ve savaşın rövanşını da vermedi. General Harrington’n İstanbul‘dan ayrılırken Galatasaray Kulübüne bıraktığı şu mektuba da dikkatinizi çekmek isterim; “İstanbul’da bulunduğumuz süre içinde bize gösterdiğiniz misafirperverlik ve düzenlediğiniz sosyal faaliyetler için müteşekkiriz”… Türk futbolunda ‘en büyük olma kriteri’ (!) Galatasaray’a böyle sunuldu herhalde…

Etiketler: Fenerbahçe , Futbol , Hasan Bankeroğlu , Spor